9 Mart 2012 Cuma

VAROLUŞÇULUK VE KAYIP OTOBAN İNCELEMESİ


Kayıp Otoban karanlıkta, bir karayolunun görüntüsüyle başlar. Celeste’e göre,
yol ilerlemenin metaforudur (thecityofabsurdity.com/papers/celeste.html).
Yönetmen, bu çekimle, daha sonradan isminin Fred olduğunu öğreneceğimiz
karakterin baktığı yerden öyküye bakmamızı ister. Fred, jenerik müziğinde sözü
edilen, ‘sarışın bir yalan’dan kaçar.
Sonraki sahnede, Fred’i evinde, sigara içerken görürüz. Kapının çalmasıyla
kalkan Fred, “Dick Laurent öldü” mesajını alır. Yönetmen fona siren sesi
yerleştirerek, izleyiciyi Dick Laurent’ın kim olduğu sorusuyla baş başa bırakır.
Fred, loş evinde gizemli bir kadın olan karısı Renee ile yaşar. Fred ve Renee,
iletişim kuramayan bir çifttir. Herzogenrath’a göre filmin ilk 40 dakikası
konuşulmayan bir şüphenin etkisindeki bir evliliği anlatır
(http://www.othervoices.org/1.3/bh/highway.html). Akşam kendisini izlemeye
gelmeyen Renee’nin evde olmadığından şüphelenen Fred, onu arar. Renee telefona
yanıt vermeyince, Fred şüphelerinde haklı olduğunu düşünür. Çiftin, varoluşçuların,
iletişimin imkansızlığına dair fikirlerini destekleyen bir ilişkileri vardır. Filmin en
önemli unsurlarından olan kamera, Fred’in, karısından ilk kez şüphelendiği anın
hemen ardından karşımıza çıkar. Renee, kapılarının önünde, evlerinin dış cephesini
gösteren bir video kaset bulur. Bir yoruma göre, ilk kaset bulunduğunda Renee’nin
yüzü korku doludur. Bunun sebebi, Renee’nin kasetin çevirdiği porno filmlerden biri
olabileceğinden korkmasıdır (Herzogenrath,
http://www.othervoices.org/1.3/bh/highway.html).

Çiftin başarısız cinsel hayatlarına tanık olduğumuz sahnede, Fred yine zihninin
içinde siren sesleri duyar. Fred, rüyasında Renee’yi aradığını, ama bulamadığını
söyler. Sonunda gördüğü kişi ise Renee’ye benzemesine rağmen, o değildir.
Renee’nin yüzünde Gizemli Adam belirir.
Gizemli Adam’ın Tanrı’yla ve gerçekleri reddedilemez kılan kamerayla ilişkisi
vardır. Bu nedenle, ikinci kaset Gizemli Adam’ın ilk kez göründüğü bu rüyadan
sonra ortaya çıkar. Ayrıca kameranın, onları evlerinin herhangi bir odası yerine,
yatak odalarına kadar izlemesi de sebepsiz değildir. Birincisi, yatak odası çifte özel
bir yerdir. İkincisi, Fred bu özel ilişki içerisinde başarısızdır. Fred karısına
güvenmediği için, bu başarısızlığın saklanacağına da inanmaz. Kamera çiftin yatak
odasına girdiğinde, Fred’in iktidarsızlığının bir sır olarak kalmadığından
şüphelendiğini anlarız. Kaseti izleyen Renee ve Fred, polis çağırırlar.
David Lynch’in pek çok filminde gözlenebilen “iki dedektif” unsuru burada da
karşımıza çıkar. Mc Kenzie’ye göre dedektifler, Fred’in hâlâ varlığını sürdüren
bilincinin simgesidir (www.thecityofabsurdity.com/losthighway/index.html).
Dedektifler erk sahibi olarak resmedilmez. Polislerin denetleme görevleri kameraya
geçmiştir. Dedektifler, kameranın emirlerini uygulayan sıradan memurlar gibidir.
Tüm parçalar yerine oturana kadar cinayetlerle ilgili yorum yapamazlar. Olayları
anlamlandıramazlar. Lynch hikayeye dedektiflerin değil, kameranın gözüyle
bakmamızı ister.

Fred, dedektiflere olayları oldukları gibi değil, istediği gibi hatırlamayı sevdiğini
söyler. Bu sözlerinden Fred’in gerçeklere tahammülü olmadığını anlarız. Kamera,
onun öznel gerçekliğini yaşamasına izin vermez, ona nesnel gerçekliği dayatır.
İkinci kasetin bulunmasından sonra, Fred’in, Gizemli Adam’la ilk kez
konuşacağı Andy’nin evindeki partiye tanık oluruz. Gizemli Adam, Fred’e daha önce
karşılaştıklarını, bunun da, Fred’in evinde onun davetiyle gerçekleştiğini söyler.
Daha sonra, telefonla evini arayan Fred, Gizemli Adam’ın aynı anda kendi evinde de
olduğunu fark eder. Böylece, Gizemli Adam’ın, dinlerin Tanrı’ya atfettikleri, aynı
anda her yerde olma özelliğini taşıdığı ortaya çıkar. Çünkü, Gizemli Adam
kameranın, sahibidir ve Fred’in gerçeklerle yüzleşmesini sağlar. Celeste’e göre
Gizemli Adam, filmde ikiliklerden, bir dünyadan öbürüne, bir bireyden kendisine
geçişte önemli bir rol oynar (thecityofabsurdity.com/papers/celeste.html). Henüz
Gizemli Adam’ı elinde kamera ile görmemiş olsak bile, evlerine giren ve onları
görüntüleyenin o olduğunu anlarız. Gizemli Adam, Fred’in gerçekleri olduğu gibi
değil, istediği gibi hatırlama arzusunu engeller. Zizek ise, Gizemli Adam’ın,
varoluşçu yazar Kafka’nın karakterleri ile ilişkilendirilebileceğini savunur (2001:
39). Fred, Andy’den Gizemli Adam’ın, Dick Laurent’ın arkadaşı olduğunu öğrenir.
Fred’in diafondan öğrendiğinin aksine Dick Laurent hayattadır. Bu, öykünün
doğrusal akışının bozulduğu sahnedir. Fred, henüz hayatta olan bir karakterin
ölümünü önceden duyar.

Fred’in, yolda Renee’ye sorduğu sorulardan, karısının geçmişi ile ilgili şüpheleri
olduğunu anlarız. Eve geldiklerinde, Renee makyajını silerken, Fred de aynaya
bakar. Celeste’e göre, Kayıp Otoban’ın yalnız yatak odalarında, aynaların yaklaşanı
yutan dişleri vardır. Ayna, bölünmüş kişiliğe gönderme yapar. Rüya ve uyanma,
fantezi ile gerçek arasındaki ayırıcıdır (thecityofabsurdity.com/papers/celeste.html).
Renee, Fred’e defalarca seslenir, ancak ondan yanıt alamaz. Bu, izleyiciye Fred’in
rüyasını hatırlatır. Ancak, bu sefer Fred arayan değil, aranandır.
Fred Renee’yi, rüyanın tersine döndüğü anda öldürür. Fred, bunu hatırlamaz.
Ancak üçüncü kaset, onun olayları istediği gibi hatırlamasını engeller. Mahkeme onu
idama mahkum eder. Filmin nesnel gerçeklikten öznel gerçekliğe geçmesi, yanan bir
kulübenin önünde, Gizemli Adam’ı görmemiz ile gerçekleşir. Yönetmen fona
sevişme sahnelerinde kullandığı müziği yerleştirir. Yol kenarında bekleyen, isminin
Pete olduğunu daha sonra öğreneceğimiz karakteri görürüz. Bu noktada Fred, Pete
adlı karaktere dönüşür.

Pete, suçu işleyen kişi olmadığı için serbest bırakılır. Pete, kendisini özgür
bırakan anne ve babasıyla birlikte yaşar. Bu, Lynch’in filmlerine özellikle kattığı bir
özelliktir. Yönetmen karakterlerine, özgür oldukları yanılsamasını yaratabilmek için
onları aile baskısından arındırır. Mavi Kadife filminde, Jeffrey’nin babası hasta
olduğu için, onu denetleyemez. Aynı şekilde, Mulholland Çıkmazı’nda Betty, Ruth
Teyze’nin tatile çıktığı anda, onun evine yerleşir. Pete de ailesiyle yaşamasına
rağmen, denetime maruz kalmaz. Evine dönen Pete bir bahçede yatar. Bu haliyle
Mavi Kadife’de bahçede yatarken, heyecan dolu günleri özleyen Jeffrey’i hatırlatır.
Pete, bir otomobil tamirhanesinde çalışır. Müşterilerinden biri, Mr. Eddy adında
bir mafya lideridir. Mr. Eddy, Pete’in hayatında eksik olan baba otoritesinin yerini
alır. Yasa karşıtı işlerle uğraşan Mr. Eddy, takip mesafesi kuralını ihlal eden bir
sürücüye şiddet uygular. Zizek, bu tarz karakterlere Lynch’in diğer filmlerinde de
rastlandığını söyler. Mavi Kadife’deki Frank, Vahşi Duygular’daki Bobby Peru,
Dune’daki Baron Harkonnen’i buna örnek olarak verir (2001: 37). Polislerin
konuşmalarından, Mr. Eddy’nin aslında Dick Laurent olduğunu öğreniriz.
Pete, kız arkadaşı ile birlikte olur. Bu sırada iki dedektif sürekli onu takip eder.
Pete, araba tamir ederken, radyodan gelen caz müziğine tahammül edemez. Pete’in
de Fred’inki gibi duyarlı kulakları vardır. Mr. Eddy’nin arabasındaki sorunu hemen
anlar. Ancak Pete, doğa alanındadır; hazzı, gençliği, cinselliği simgeler. Fred ise
kültür alanındadır; sanatı temsil eder. Lynch’in, bu iki karakterin mesleklerini bu
özelliklerine bağlı olarak belirlediği söylenebilir. Pete’in, caz müziğe tahammülünün
olmayışı, onun doğaya uzak unsurlardan hoşlanmaması ile ilişkilendirilebilir.
Pete’in, Renee’yle aynı oyuncu (Patricia Arquette) tarafından canlandırılan
Alice’i ilk görüşü, araba tamir ederken gerçekleşir. Renee’den farklı olarak Alice
gizemli ve soğuk değildir. Alice de, Pete gibi bedensel olanı temsil eder. İlk başta
izlediğimiz, Renee ise Pete’e inandırıcı gelmese de, kitap okuyacağını söyleyen bir
karakterdir. Ancak, bunu Alice’den duymak daha güçtür.
Pete ile Alice birbirlerine ilk kez baktıklarında, aralarına Mr. Eddy’nin görüntüsü
girer. Yönetmen bunu filmine bilerek ekler. Çünkü Pete, Mr. Eddy’den korktuğu için
Alice’e karşı koymaya çalışır.

Pete ve Alice cinsellik merkezli bir ilişki yaşarken, dedektifler onları izler. Onları
tek izleyen dedektifler değildir. Mr. Eddy de, ilişkileri olduğundan şüphelenir. Pete
bunu öğrendiğinde başı döner; Alice’in hayali odasında gezinmeye başlar. Bu,
Pete’in aşk nedeniyle, Fred gücünü yitirdiğini gösterir.
Anne ve babası, Pete’e, Fred’in dönüşüm geçirdiği gece ile ilgili neler
hatırladığını sorar. Pete de, aynı Fred ve Rita gibi amneziye tutulmuştur. Pete,
ailesinden o gece yanında birinin olduğunu öğrenir. Bu kişinin, bunun Gizemli Adam
olduğunu tahmin ederiz.

Ertesi sabah, Pete’in çalıştığı garaja gelen Mr. Eddy onu tehdit eder. Bunun
üzerine Pete ve Alice kaçar. Alice, Pete’e kendisi ile birlikte olması için kadınlara
para veren bir adamdan bahseder. Onun parasını alarak kaçabileceklerini söyler.
Pete, Renee’ye o adamla birlikte olup olmadığını sorar. Bu sahnede izlediğimiz,
Fred’in karısına olan şüpheleridir. Alice’in, o adamla birlikte olduğunu öğrenmesine
rağmen, Pete onu sevmeye devam eder. Daha sonra, Alice, Andy’yi soymak için bir
plan yapar.
Mr. Eddy, Pete’i arayarak bir arkadaşıyla konuşmasını ister. Mr. Eddy’nin
sözünü ettiği kişi Gizemli Adam’dır. Gizemli Adam, Pete’e de kendisini tanıdığını
söyler. Hem Pete’i, hem de Fred’i evlerinde ziyaret etmesi, onun karakterlerin özel
alanlarına girebilecek kadar güçlü olduğunu gösterir. Konuşmasını şu sözlerle
sürdürür: “Uzakdoğu’da bir kişiye ölüm cezası verildiğinde, onu kaçamayacağı bir
yere gönderirler. Mahkum, celladın ne zaman arkasında belireceğini bilmeden
bekler. Sonra onu başının arkasından kurşunlarlar.” Bu sözleri tehlikenin ne zaman
geleceğini bilmeyen kara filmdeki karakterlerin ve Pete’in durumunu betimler.

Pete, Andy’nin evine gider. Salondaki televizyonda, Alice’in oynadığı bir porno
filmi görürüz. Andy aşağı iner ve Pete onu öldürür. Alice’e onu birlikte
öldürdüklerini söylediğinde, Alice bütün suçu Pete’e yükler. Pete; Alice, Renee, Mr.
Eddy ve Andy’nin bir fotoğrafını görür. Her iki kadının da kendisi olup olmadığını
sorunca, Alice kendisini göstererek, “bu benim” der. Müller’e göre, onları aynı
fotoğrafta görünceye kadar Alice, Renee’in reenkarnasyonu gibidir (2000: 409-410).
Pete’in fotoğrafta Renee’yi görmesi, öznel gerçeklikten nesnel gerçekliğe geçildiğini
gösterir. Fred hâlâ kendi bedenine dönmemiştir ve Alice’i gerçek sanmaya devam
eder. Ama, Renee’nin fotoğrafta belirmesi, gerçeklere geri dönmeye hazır olduğu
anlamına gelir. Çünkü, öznel gerçeklikte de aşk onu mutlu etmemiştir. Pete’in
bedenin içinde yine cinayet işlemiştir. Bu durumda, öznel gerçeklikte kalmaya
devam etmesinin bir anlamı kalmamıştır.

Pete, başı döndüğü için üst kata çıkar. Daha sonra tekrar göreceğimiz 26
numaralı odaya yanlışlıkla girer. Aşağı indiğinde, Alice ona silah çeker. Sonra silahı
indirerek, Pete’e kendisine güvenip güvenmediğini sorar. Bu sahne, filmin,
erkeklerin birlikte oldukları kadına duydukları şüpheden beslendiğini ortaya koyar.
Pete ve Alice yola çıkar. Fred’in hücresindeyken gördüğü kulübeye gelirler.
Arabadan indiklerinde, Pete, Alice’e “Neden ben?” diye sorar. Böylece, Alice’in
kendisine aşık olmadığını kabullenir. Kendisinin yerinde herhangi birinin olabileceği
gerçeği ile yüzleşir. Alice’in buna verdiği yanıt “Beni hâlâ istiyorsun, değil mi?”
olur. Alice de ilişkilerinin cinsellik üzerine kurulduğunu ve gücü elinde tutanın
kendisi olduğunu ortaya koyar.

Birlikte oldukları sırada, Alice, Pete’e asla kendisine sahip olamayacağını söyler.
Bu cümlenin üzerine Pete, Fred’e dönüşür. Çünkü, Fred’in kimliğini aşk üzerinden
kurar. Aşık olduğu kadın onu reddedince, o da kendini kabullenemez.
Fred, Gizemli Adam’ı önce arabanın içinde, sonra da kulübenin önünde görür.
Ardından Gizemli Adam yok olur. Aniden yok olmak, ona yüklenen Tanrısal
özelliklerden biridir. Kulübeye giren Fred, yine Gizemli Adam’ı karşısında bulur.
Ona, Alice’in nerede olduğunu sorar. Gizemli Adam onun isminin, Alice değil,
Renee olduğunu söyler. Böylece Fred’I, nesnel gerçekliğe dönmeye davet eder.
Çöldeki kulubede yaşananlar, yönetmenin aile yaşantısının tekin olmadığına dair
inancını ortaya koyar. Çöl, erkeğin ailedeki yalıtılmışlığını ve sevdiği kadın
tarafından terk edilmişliğini simgeler. Bir süre önce Alice’in adının Renee olduğunu
söyleyen Gizemli Adam, ardından Fred’e adını sorar. Böylece onu, Pete ve Alice
karakterlerin gerçek olmadığını anlamaya yönlendirir.

Gizemli Adam, elindeki kamerayı bir silahmış gibi Fred’e doğrultur. Bu, film
genelinde düşünüldüğünde anlamlıdır. Çünkü kamera, karakterler için öldürücü bir
etkiye sahiptir. Gizemli Adam’ın kamerayı kullanarak, Fred’e gerçekleri gösterir.
Fred, gerçeklerle yüzleşmek istemediğinden, kamerayı görünce kaçar.
Fred, Lost Highway Oteli’ne gelir. Daha önce Pete’in, Andy’nin evinde girdiği
26 numaralı odaya girer. İçeride Renee ile Mr. Eddy’i görür. Mr. Eddy’i arabasının
bagajına hapseder. Mr. Eddy, onlara kendisinden ne istediklerini sorduğunda,
Gizemli Adam elindeki kamerayı gösterir. Burada, Renee’nin oynadığı bir porno
filmi görürüz. Fred, Gizemli Adam’ın yardımı ile Mr. Eddy’yi öldürür. Gizemli
Adam, Fred’in kulağına izleyicinin duymadığı sözler fısıldar ve ortadan kaybolur.
McKenzie’ye göre, Gizemli Adam giderken, Alice ve ganimeti de yanında götürür
(www.thecityofabsurdity.com/losthighway/index.html). Gizemli Adamı hem kadını
hem de ganimeti alacak kadar güçlü yapan ise, kameranın sahibi olmasıdır. Tuna
Yılmaz’a göre filmde, tüm ana karakterler, dedektifler, hapishane gardiyanları, Mr.
Eddy’nin korumaları ikilik gösterir. Bunlar hikaye ve bilinç açısından filmin
bölünmüşlüğünü temsil eder. Sadece Gizemli Adam bölünmemiştir. Her iki öyküde
de kendisi olarak kalır ve ve tüm ikilikleri bilir (Yılmaz, 2004: 122).

Dedektifler Andy’nin evine gider. Daha önce Pete’in baktığı fotoğrafı görürler.
Ama bu fotoğrafta Alice yoktur, sadece Renee vardır. Artık öznel gerçeklik tamamen
terk edilmiştir. Alice ve Pete karakterleri yerlerini tekrar Renee ve Fred’e bırakmıştır.
Böylece, döngüsel bir şekilde film başladığı noktaya geri gelir. Celeste’e göre, Kayıp
Otoban’ın anlatımı, doğrusal veya dairesel değil, devirlidir. Başladığı noktaya geri
dönmesi iki saat sürer. Ancak, bu arada film tekrara girmez. Bu nedenle izleyici aynı
nehirden iki kez geçemeyeceğinin farkındadır
(thecityofabsurdity.com/papers/celeste.html).

Pete ve Alice yerine, tekrar Fred ve Renee karakterleri görünür.
Fred, evine gidip kendi diafonundan Dick Laurent’ın öldüğünü söyler. Bu durum,
kişinin birden fazla benden oluştuğu düşüncesini destekler. Pete’in etkisinden
kurtulan Fred, yine de kendisine bir başkasıymışçasına not bırakır. Bu,
varoluşçuluğun, insanın en çok kendine yabancı olduğu görüşüyle örtüşür. İki
dedektif onu kovalar. Fred, yine başını iki tarafa sallar, dönüşüm yeniden başlamak
üzeredir. Fred’in nesnel gerçekliği tekrar terk eder. Fred, kendine yeni bir kimlik
yaratacaktır. Film başladığı gibi yol görüntüsüyle sona erer.

Hiç yorum yok: