24 Aralık 2011 Cumartesi

Kurmaca ve Sunum (serim)



                                       
Kurmacanın (fiction) amacı, gerçekliğin kendisini aktarmak değil, “olabilecek” olan, yani “gerçeğe uygun” olan bir dramatik yapı oluşturmaktır.

“Gerçeğe uygunluk” ise, nedensellik üzerinde oluşturulur. Gerçeğe uygunluk, sadece kabul edilebilir nedenler üzerinde sağlam görünür. Bir karakter, kendi kişisel ve psikolojik nedenlerine, yani kendi yapısına uygun ve sorumlu olduğu bir eylem yapar, bu da onu bir karşı tepkiye ve çatışmaya götürür. Bu neden-sonuç ilişkisi içersinde, karakterler seyirci tarafından inandırıcı görünür ve eylemleri kabul edilir olur.

Kahramanımızın hiç bir nedeni yokken, karanlık bir sokaktan geçerken başına bir şey gelmesi gerçeğe uygun değildir. Daha önceden hazırlanmış ve kurgusal evrende yerleştirilmiş bir neden yokken, kahramanımızın oradan geçmesi ve beklenmedik bir şekilde başının belaya girmesi kurgusal evrenin içinde “zorunlu” ve “gerçeğe uygun” görünmez.

Nedensellik prensibi üzerinde yükselmeyen rastlantılar, dramatik gelişimler, çatışmalar, olay düğümleri gerçek dışı görünürler. İnandırıcı olmazlar. Bu fantastik filmler için de geçerlidir. Shining’in açılısında gerilimli bir atmosfer, seyirciyi geren bir müzik ve uçurumların kaygı verici çekimleri yerleştirilmeden; daha önceden bu mekânda garip bir katliam hikâyesinin yaşanmış olduğu seyirciye anlatılıp kaygılı bir beklenti yaratılmadan; küçük çocuğun doğaüstü bir güce ve geleceği görebilen yeteneklere sahip olduğu şeklindeki “nedenler” serimde yerleştirilmeden, filmin daha sonraki gelişimi kendi mantığı ve kendi kurgusal evreninde “gerçeğe uygunluk” içermez, yani seyirci için film süresi boyunca inandırıcı olmaz.


Senaryonun sunum (serim) bölümü; filmin temel dramatik durumunun, atmosferinin, temasının, karakterlerin özelliklerinin, hikâyenin dramatik gelişiminin ve olaylar örgüsünün gerçeğe uygunluğu için gerekli tüm nedenselliklerin yerleştirildiği başlangıç aşamasıdır. Sunum, tetikleyici olaydan sonra gelecek olan senaryonun ikinci ve ana gelişim bölümü olan düğüm ve çatışma bölümünü hazırlar. Sunum, senaryonun üçüncü bölümü olan sonuç aşamasını, yani Climax’tan (doruk noktasından ve filmin dramatik yanıtlarından) sonra hikâyenin bütününe verilen anlamların olduğu sonuç bölümünü de öngörür.

Senaryonun sunumdan sonraki ana bölümünde düğüm ve çatışma oluşturmak için gerekli olan iki şey vardır: “gerçeğe uygunluk” ve “zorunluluk”.

“Zorunluluk”, neden-sonuç arasındaki mantıklı ilişkidir. Zorunluluk, sunumda yerleştirilen nedenlerin yol açtığı sonuçların kaçınılmaz oluşudur; yani yerleştirilen nedenlerin kendi içinden çıkan sonuçların mantıklı gelişimdir. Zorunluluk ilişkisi, yerleştirilen nedenlerden ortaya çıkan sonuçların kabul edilebilirliğini ve inandırıcılığını belirler.

Bu nedenle, senaryonun ana bölümü olan düğüm ve çatışma sürecindeki dramatik gelişmeler, ilerlemeler ve (mutluluktan mutsuzluğa geçiş, ya da tersi değişimler gibi) tüm baht dönüşümleri hikâyenin kendi kurgusu içinde “zorunluluk” ve “gerçeğe uygunluk” taşımalıdır.





Sunumun yapması gerekenler

Seyirciye daha sonra hikâyede gelişecek olayları anlaması için gerekli bilgileri en kısa surede, en acık ve en yalın şekilde aktarır. Dramatik yapının nedensel temelini atar. Dramatik gelişimin daha sonraki evrelerinin nereye doğru yöneleceğini hazırlar; seyircinin bunları sezinlemesini, seyircinin öngörü, ilgi ve merakla bir beklenti içine girmesini sağlar.

Filmin başında, seyirci daha önce karakterin yaşamında mevcut olanları ve filmin gelişimi için gerekli olan verileri öğrenir. Senaristin sanatı, bunları, hiç fark ettirmeden sunmaktır. Mükemmel sunum, kısa, acık, ilginç ve gerçeğe uygunluk içeren sunumdur.

Sunumda yaratıcılık, tasarım, sadelik, incelik, hız ve gerçeğe uygunluk yoksa birçok filmde olduğu gibi ilk sahneler dramatik olarak zayıf, kuru, uzun ve gereksiz bilgiler içeren sıkıcı bir sunumdur. Dolayısıyla merak uyandırmayan, inandırıcı olmayan bir sunumdur.

Sunum; konu, atmosfer, karakterler, karakterin amaçları, amaçlar önündeki engeller, temel ve yan eylemler, mekânlar, stil ve özellikle de filmin tematiğini geliştirilecek olan bir potansiyel olarak kesinlikle yerleştirmelidir. İdeal olan bütün bunların hepsini bir eylemlilik durumu içine yerleştirerek aynı anda verebilmektir.

Özet olarak sunumda yapılan üç temel şey vardır:

1)    Seyirciyi hikâyenin içine sokmak, merak uyandırıp, gelişim için hazırlamak.
2)    Hikâyede geçmişe ait bilgileri, anlatımın başlangıç anından itibaren gelişecek olayların anlaşılması için hemen vermek.
3)    Karakteri tiplemek, amaçlarını belirlemek, bu amaçlara ulaşmak için karşılaşılan engelleri sunmak.

Bütün bunlar, senaryonun ilk 15 sayfasında yerleştirilmeli.

Sunumun sonu genellikle katalizör görevi gören bir olayla sonlanır, buna tetikleyici olay denir. Filmin gelişimine bir kriz sonrası yukarıya doğru, yani olayların gelişimini climax’a ve dramatik yanıta doğru yönlendirir.

Sunum stilleri:

1)    İroniyle, komik öğelerle sunum yapmak, Annie Hall
2)  Diyalog ile bilgi vermek, sunumu ağırlıklı olarak diyaloglardaki açıklamalarla yapmak, Shining.
3)    Eylem ve çatışmayla dramatize ederek sunuma başlamak, Matrix.

Çarpıcı ve etkili sunum; çatışmalı, dramatik (eylemli) ya da komik sunumdur.

Metin Gönen
Sinema Atölyesi Ders Notları
4 Ocak 2010

SAHNE YAZMAK




Sahne yazmak, ekranda görülecek ve duyulacak olan malzemenin yaratılmasıdır. Bir kez hikâyenin genel çizgilerini ve yapısını belirledikten sonra, hikâyenin düğümsel çatısını ve anlatımın baştan sona genel yapısını korumak için sahne sahne çalışmak gerekli. Sahnelerin ardışıklığı, doğaçlama bir şekilde ve yazarın keyfine göre yapılmaz.

Gördüğümüz gibi senaryo sunum, düğüm ve çözüm şeklinde üç aşamalı olarak yapılandırılmış bir anlatımdır. Anlattığı hikâye ne olursa olsun, her zaman bir temel karakteri sahneye koyar; bu karakterin ulaşmak istediği bir hedefi, bir amacı olur; karşısında aşması gereken bir dizi engel bulunur; climax aşamasında bu hedefine ulaşmış olur ya da başarısız olur.

Bütün bu serim, düğüm, çözüm şeklindeki üç aşamanın hepsi sahne şeklinde yazılır.

1) Sahne nedir?

Her sahne bir anlatım ünitesidir, bir anlatım bloğudur. Her sahne hikâyenin içinde bir özel hedefi ve işlevi olmalı ve genel anlatım yapısının içende uyum sağlamalı, hikâyenin genel atmosferine entegre olmalıdır.

a) Sahne tek bir mekânda geçer (dramatürji tekniğinde yer birliği olarak adlandırılır.)
b) Sahne kısa bir zaman diliminde gerçek zaman içinde geçer, yani direkt ya da naklen, canlı yayın şeklinde kesintisiz bir zamanda geçer (dramaturji tekniğinde zaman bütünlüğü olarak adlandırılır)
c)      Sahne eylem içinde karakterleri gösterir.

Somut olarak sahne kâğıt üzerinde şunları içerir:

a) Sahne başlığı, sahne numarası, sahnenin etkisi ve mekân-dekor bulunur (İÇ ya da DIŞ, GÜNDÜZ ya da GECE).
b) Sahnede hazır bulunan karakterlerin varlığını, bu karakterlerin eylem içindeki yerlerini, sahnenin atmosferini, mekânın tasvirini içeren bilgilerin verildiği paragraf.
c)  Diyaloglar
d)  Konuşan karakterlerin isimleri.


2) Sahnenin işlevi nedir?

Sahnenin temel önemi, ekranda görülecek ve işitilecek olanları, yani görüntüleri ve sesleri belirlemek ve görüntülerle sesler arasındaki ilişkiyi yapılandırmaktır. Genelde bir sinematografik anlatının zayıflığı burada yatar. Birçok film seyircide bir muğlâklık duygusu bırakır ve ölü zamanlar ardışıklığından oluştuğu izlenimi yaratır. Bu nedenle, bir sahnenin hikâye içinde ne bir boşluğu doldurma işlevi vardır, ne de bu sahneyi koymak güzel olur diye bir gerekçeyle yazılır. Bir hikâyenin konusu ve türü ne olursa olsun (fantastik, komik, melodram…) her sahnenin yerine getirmesi gereken belirli bir işlevi vardır.

1) Hikâyenin gelişimini, ilerlemesini sağlamak ve gerekli ve temel olan bilgilerin verilmesini düzenlemek.
2)  Karakterleri tiplemek.
3)  Filmin temel fikrini, karakterlerin eylemlilikleri ve diyalogları ile sunmak.
İdeal olarak her sahne bu üç işlevi birden yerine getirmesi gerekir. Her halükarda, eğer bir sahne hikâyenin genel anlatımı içinde bu üç işlevden hiç birini yerine getirmiyorsa, senaryoda yer almasının hiçbir nedeni yoktur, çıkarılıp atılmalıdır.

3)      Bir sahne nasıl yazılmalıdır?

Mucizevî bir reçete yok tabii. Bir sahnenin başarısı tamamen yazarın yeteneğinin üzerinde yükselmektedir. Ama bazı kurallara uymak, en azından doğru yolda ilerlediğimizin bir işareti olmaktadır. Bir sahneyi yazmaya başladığımızda aklımızda olması gereken şunlardır:
a)  Daha önce ne olmuştu? Yani bir yandan hikâyenin genel gelişimi açısında, diğer yandan özel olarak bir önceki sahnede ne olmuştu? Karakterler nerelerden geliyorlar ve karakterler neler yaşadılar buraya kadar?
b)   Karakterlerin duygusal durumları nedir?
c)   Karakterlerin genel olarak hikâyenin içindeki amaçları nedir? Karakterlerin özel olarak bu sahnedeki hedefi nedir?
d) Bu sahneden sonra ne olacak? Bu sahnenin hikâyeyi Climax’a doğru ilerletmedeki yeri nedir?
Hikâyenin genel yapısı içinde, her sahnenin kendisi de bir anlatım ünitesidir ve kendi içinde bir bütünlük içerir. Yani her sahne şu şekilde yapılandırılır:
a)      Senaryonun bütünü gibi, sunum, düğüm ve çözüm içerir.
b)      Bir ritmi vardır
c)      Bir çatışma içerir
d)     Sonunda bir güçlü ve ya çarpıcı an içerir. Yani her sahnenin de bir Climax’i olmalıdır. Filmin climax’ı gibi belirleyici, çarpıcı olmasa da, her sahnenin bir durumun aydınlanması, bir durumun tersine çevrilmesi, beklenmedik bir gelişme, vs. gibi kendi mütevazı climax’si olmalı.


4)      Sahne yazımını nasıl geliştirebiliriz?

a) Gözden geçirilmesi gereken ilk şey: Bu yazdığımız sahneyi daha ilerden başlatmak mümkün mü?
Anlatının ritmini kırmamak için, sahnedeki karakterleri eyleme başlamış olarak ele almak tercih edilmeli (yürürken, kalkarken, konuşurken, vs.). Eğer iki karakter arasındaki bir konumsa sahnesi söz konusuysa sahneye konuşmanın ilerlediği bir anda başlamak daha iyidir. (Selamlamakla başlamak, havadan sudan konuşarak zaman geçirip sonra asil konuya gelmek kaçınılması gereken gereksiz anlardır.) Eğer bir karakteri günlük yaşamı içinde göstererek tiplemek gerekiyorsa, yine de bu tur bir tipleme üzerinde fazla durmamak, fazla uzatmamak gerekir.

b) Aynı şekilde gözden geçirilmesi gereken ikinci şey: Acaba bu yazdığımız sahneyi daha önce bitirebilir miyiz?
Bir kez eylem doruk noktasına vardı mı, üzerinde daha fazla durmaya gerek yoktur. Bu, gösterişli bir kovalama ya da takip eylemi olabilir ya da basit bir sohbet ya da fikir alışverişi eylemi olabilir. Bir kez, eylem işlevini yerine getirdi mi, gerekli olay gerçekleşti mi, bilgi verildi mi, hemen diğer sahneye geçmek gerekli.

c) Gözden geçirilmesi gereken bir üçüncü nokta: Eylem, sözün önünde olmalı. Bir film görüntülerden oluşur, diyaloglar eylemliliğin içinde işlevini yerine getirir.
Son olarak, bütün kurallar yıkmak için vardır, bütün kurallar özgün ve yaratıcı bir biçimde bir fikir etrafında yeniden yapılandırmak için vardır. Bütün başyapıtlar aynı zamanda kendini kuralları üzerine bir envanter, bir döküm, düşünme ve yeniden yapılandırma çalışmasıdır. Bütün bu kuralları yeniden yorumlama ve özgün bir biçimde kullanma operasyonudur.

Bu demektir ki teknikleri uygulamak üzerine körü körüne odaklanıp, heyecanı, yaratıcılığı, çekiciliği, sensualiteyi ve orijinaliteyi unutmamak gereklidir.

 Climax:Doruk noktası

KAYNAK: METİN GÖNEN SENARYO DERSLERİ

22 Aralık 2011 Perşembe

AKS ÇİZGİSİ

Biraz Daha Rötuş: Aksı Kırmak

"David Lynch'i gördüm ve ona şunu sordum: 'aks kırmak nedir?' Kahkahalarla gülmeye başladı ve "aks her zaman benim canıma okumuştur" dedi. Sonra aksı kırıp kıramayacağımı sordum ve o da, "Stephen, sen bir yönetmensin, her şeyi yapabilirsin" diye yanıtladı. Ardından durdu ve şöyle ekledi "ama sonra çekimlerini bağlayamazsın"'
— Stephen King, yazar, ilk filmi Maximum Overdrive'ı yönetirken...



Aks çizgisi 180 derecelik açıyla çizilmiş, sanal bir çizgidir. Çünkü kamerada 180 derecenin ilerisinde bir yerden çekim yaparsanız aks'ı kırarsınız. Şimdi şöyle 
a kişisinin amorsundan (omuz) b kişisini gösterirken soldan çekim yaptığınızı varsayalım, b kişisinin amorsundan da a kişisini göstereceğimiz zaman tam karşısından( 180 oluyor bu açı ) sağ omzundan çekim yaparsak aksı atlatmamış oluruz .Peki her ikisininde sağ omzundan çekim yaptığımızı düşünürsek ne olur mutlaka birinde 180 derecelik aks çizgmizin dışına çıkmış oluruz bu da görüntüde yön duygusunu bozar, ben en iyisi görsellerle de destekleyeyim.
Yanda görülen örnekte kamera hareketleri aks'ın sağında ve mavi tişörtlü adam sağdaki kameraya göre görüntünün sağında turuncu tişörtlü adam görüntünün solunda.Ama bu çekime birde sol kameradaki görüntüyü eklersek bu sefer turuncu tişörtlü adamda görüntünün sağında mavi tişörtlü adam da solunda olacağını görürüz sadece soldaki kameradaki görüntüleri kullanacaksak sorun yok fakat hem sağ kameradaki görüntüler hem sol kameradaki görüntüleri kullanamayız, çünkü kişiler ekranda aynı yöne bakar görünürler bu da görüntümüzün gerçekliğini bozar, izleyicide bir yabancılaştırma efektine neden olur. Kimi zaman büyük yönetmenler aks'ı bilerek kırmışlarsa da bu da ayrı bir teknik ve anlatım şeklidir. Ama teknik olarak izleyicinin bir film izlediğine inanması için aks'ı doğru kullanmalıyız. Yoksa birbiriyle yüz yüze konuşmakta olan iki kişi tekli çekimlerde her ikiside görüntünün solunda veya sağında yer alırsa inandırıcılığımız zedelenebilir ve seyircinin kafası karışabilir. Ki buna benzer örnekler sebebiyle maç yayınlarında kamera yerleşiminden kaynaklı iki tarafında gol için sağ veya sola gittiğini görmüş ve şaşırmışızdır.
ÖZDEN UÇAR.

Görsel Kurgu(Çekim Esnasında Dikkat Edilmesi Gerekenler )

1- Baş boşluğu ve bakış boşluğunu unutmayın.
2- Kişileri profilden çekmek estetik algılamayı zorlar, üç çeyrek denilen duruşla yerleştirmeyi tercih edin. Derinliksiz yerleştirmelerden kaçın.
3- Objenizi fona yapıştırmamaya çalışın.
4- Kadraj ölçeğiniz anlatmak istediğinizle bağlantılı olmalı… (yüzde ifade varsa genelde kalmanız hatadır mesela…)
5- Kamera hareketi olan planlarda, planın başına ve sonuna en az üç saniye kadar fiks koymalısınız. Yani kamera önce en az üç sn. durağan, sonra hareket, bitişte gene durağan…
6- Devamlılığı olan planlarda kadrajın sağından çıkılırsa, takip eden planda solundan girilir.
7- Birbirine bakan ya da birbirini takip eden insanlarda planlara keserken bakış yönünü tutturamazsak anlam bozulur (aks atlaması olur).
8- Zoom hareketinden mümkün olduğunca kaçının, tempoyu yavaşlatır…
9-Birbirinin aynı ölçekler birbirinin arkasına pek uymaz, dikkatli olun. (Genel arkasına genel, yakın arkasına yakın gibi.)
10- Efektlere gelince; wipe, miks gibi geçiş efektlerini seçerken anlamı kaçırmayın. Anlamla paralel olsun. Lüzumsuz yere bu efektleri kullanmayın!

Bu gördüğünüz çekim aynı kişi kullanılarak sınıf ortamında yapılmıştır. Bakış yönü tutturulduğunda devamlılıktaki akıcılığın nasıl sağlandığı apaçık görülüyor.



ÖRNEK : 5 Konuklu ve 3 Kameralı AÇIK OTURUM

Kırmızı çizgiye aks diyelim. Eğer kameralardan biri aksın öbür tarafına geçerse konukların bakış yönleri tutmayacaktır. Bu da birbirine bakmayan insanlar anlamına gelir. Bu durumda ortaya çıkan hataya aks atlaması adı verilmiştir.

Üçgen Kuralı
ise; aksın bir tarafında gerçekleştirilen, reji ve montajda doğallığı en iyi yakaladığımız yerleştirmede ortaya çıkan sıralanışın bir üçgeni hatırlatmasından ötürü bu yerleşme biçimine verilen addır.

Üç kameralı Şov Programlarına basit bir örnek