Kurmacanın (fiction) amacı, gerçekliğin kendisini
aktarmak değil, “olabilecek” olan, yani “gerçeğe uygun” olan bir dramatik yapı oluşturmaktır.
“Gerçeğe uygunluk” ise, nedensellik üzerinde oluşturulur.
Gerçeğe uygunluk, sadece kabul edilebilir nedenler üzerinde sağlam görünür. Bir
karakter, kendi kişisel ve psikolojik nedenlerine, yani kendi yapısına uygun ve
sorumlu olduğu bir eylem yapar, bu da onu bir karşı tepkiye ve çatışmaya götürür.
Bu neden-sonuç ilişkisi içersinde, karakterler seyirci tarafından inandırıcı
görünür ve eylemleri kabul edilir olur.
Kahramanımızın hiç bir nedeni yokken, karanlık bir sokaktan
geçerken başına bir şey gelmesi gerçeğe uygun değildir. Daha önceden
hazırlanmış ve kurgusal evrende yerleştirilmiş bir neden yokken, kahramanımızın
oradan geçmesi ve beklenmedik bir şekilde başının belaya girmesi kurgusal
evrenin içinde “zorunlu” ve “gerçeğe uygun” görünmez.
Nedensellik prensibi üzerinde yükselmeyen rastlantılar,
dramatik gelişimler, çatışmalar, olay düğümleri gerçek dışı görünürler.
İnandırıcı olmazlar. Bu fantastik filmler için de geçerlidir. Shining’in açılısında gerilimli bir
atmosfer, seyirciyi geren bir müzik ve uçurumların kaygı verici çekimleri
yerleştirilmeden; daha önceden bu mekânda garip bir katliam hikâyesinin
yaşanmış olduğu seyirciye anlatılıp kaygılı bir beklenti yaratılmadan; küçük
çocuğun doğaüstü bir güce ve geleceği görebilen yeteneklere sahip olduğu şeklindeki
“nedenler” serimde yerleştirilmeden, filmin daha sonraki gelişimi kendi mantığı
ve kendi kurgusal evreninde “gerçeğe uygunluk” içermez, yani seyirci için film
süresi boyunca inandırıcı olmaz.
Senaryonun sunum (serim) bölümü; filmin temel
dramatik durumunun, atmosferinin, temasının, karakterlerin özelliklerinin,
hikâyenin dramatik gelişiminin ve olaylar örgüsünün gerçeğe uygunluğu için gerekli
tüm nedenselliklerin yerleştirildiği başlangıç aşamasıdır. Sunum, tetikleyici
olaydan sonra gelecek olan senaryonun ikinci ve ana gelişim bölümü olan düğüm
ve çatışma bölümünü hazırlar. Sunum, senaryonun üçüncü bölümü olan sonuç
aşamasını, yani Climax’tan (doruk noktasından ve filmin dramatik yanıtlarından)
sonra hikâyenin bütününe verilen anlamların olduğu sonuç bölümünü de öngörür.
Senaryonun sunumdan sonraki ana bölümünde düğüm ve
çatışma oluşturmak için gerekli olan iki şey vardır: “gerçeğe uygunluk” ve “zorunluluk”.
“Zorunluluk”, neden-sonuç arasındaki mantıklı
ilişkidir. Zorunluluk, sunumda yerleştirilen nedenlerin yol açtığı sonuçların
kaçınılmaz oluşudur; yani yerleştirilen nedenlerin kendi içinden çıkan sonuçların
mantıklı gelişimdir. Zorunluluk ilişkisi, yerleştirilen nedenlerden ortaya
çıkan sonuçların kabul edilebilirliğini ve inandırıcılığını belirler.
Bu nedenle, senaryonun ana bölümü olan düğüm ve
çatışma sürecindeki dramatik gelişmeler, ilerlemeler ve (mutluluktan mutsuzluğa
geçiş, ya da tersi değişimler gibi) tüm baht dönüşümleri hikâyenin kendi
kurgusu içinde “zorunluluk” ve “gerçeğe uygunluk” taşımalıdır.
Sunumun yapması gerekenler
Seyirciye daha sonra hikâyede gelişecek olayları anlaması
için gerekli bilgileri en kısa surede, en acık ve en yalın şekilde aktarır.
Dramatik yapının nedensel temelini atar. Dramatik gelişimin daha sonraki
evrelerinin nereye doğru yöneleceğini hazırlar; seyircinin bunları sezinlemesini,
seyircinin öngörü, ilgi ve merakla bir beklenti içine girmesini sağlar.
Filmin başında, seyirci daha önce karakterin yaşamında
mevcut olanları ve filmin gelişimi için gerekli olan verileri öğrenir.
Senaristin sanatı, bunları, hiç fark ettirmeden sunmaktır. Mükemmel sunum,
kısa, acık, ilginç ve gerçeğe uygunluk içeren sunumdur.
Sunumda yaratıcılık, tasarım, sadelik, incelik, hız
ve gerçeğe uygunluk yoksa birçok filmde olduğu gibi ilk sahneler dramatik
olarak zayıf, kuru, uzun ve gereksiz bilgiler içeren sıkıcı bir sunumdur. Dolayısıyla
merak uyandırmayan, inandırıcı olmayan bir sunumdur.
Sunum; konu, atmosfer, karakterler, karakterin
amaçları, amaçlar önündeki engeller, temel ve yan eylemler, mekânlar, stil ve özellikle
de filmin tematiğini geliştirilecek olan bir potansiyel olarak kesinlikle yerleştirmelidir.
İdeal olan bütün bunların hepsini bir eylemlilik durumu içine yerleştirerek
aynı anda verebilmektir.
Özet olarak sunumda yapılan üç temel şey vardır:
1) Seyirciyi hikâyenin içine
sokmak, merak uyandırıp, gelişim için hazırlamak.
2) Hikâyede geçmişe ait bilgileri,
anlatımın başlangıç anından itibaren gelişecek olayların anlaşılması için hemen
vermek.
3) Karakteri tiplemek,
amaçlarını belirlemek, bu amaçlara ulaşmak için karşılaşılan engelleri sunmak.
Bütün bunlar, senaryonun ilk 15 sayfasında yerleştirilmeli.
Sunumun sonu genellikle katalizör görevi gören bir
olayla sonlanır, buna tetikleyici olay denir. Filmin gelişimine bir kriz sonrası
yukarıya doğru, yani olayların gelişimini climax’a ve dramatik yanıta doğru
yönlendirir.
Sunum stilleri:
1) İroniyle, komik öğelerle
sunum yapmak, Annie Hall
2) Diyalog ile bilgi vermek,
sunumu ağırlıklı olarak diyaloglardaki açıklamalarla yapmak, Shining.
3) Eylem ve çatışmayla
dramatize ederek sunuma başlamak, Matrix.
Çarpıcı ve etkili sunum; çatışmalı, dramatik (eylemli)
ya da komik sunumdur.
Metin Gönen
Sinema Atölyesi Ders Notları
4 Ocak 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder