16 Aralık 2011 Cuma

SENARYO DERSLERİ- TEMA

1. TEMA VE TEMA SEÇİMİ

1.1. Tema (Senaryo Konusu) Nedir?

Her sanat ürünü gibi, senaryo da bir düşünceyi, bir görüşü yansıtmak; izleyiciye
belirlenen bir iletiyi, öğretiyi ulaştırmak, bir şeyler anlatmak amacıyla oluşturulur. Her
sanatçıgibi, senaryo yazarının da bir diyeceği olmalıve bunu ileride filme dönüşecek
biçimiyle, kâğıt üzerinde senaryonun kendine özgü yazım biçiminde sözcüklerle anlatmayı
amaçlamalıdır.
Öykülü filmin amacı, insan düşünce ve hareketlerinin, senaryo yazarının hayal
gücüyle gözlemleriyle düzenlediği bir öykü çerçevesinde film yoluyla ortaya konulmasıdır.
Tema da, bu öykünün temelini, bel kemiğini oluşturur.
İster öykülü film olsun, ister belgesel ya da bilimsel, öğretici film olsun, her
senaryonun kesinlikle iyi belirlenmişbir temasıolmalıdır. Bu öyle bir tema (önerme) olmalı
ki, varılmak istenen amaca, yazarı/yönetmeni/izleyiciyi döndürüp dolaştırmadan
götürebilsin.
Benzetmek gerekirse, bir evin temeli gibidir tema, iyi yapılandırılan bir öyküye
dayanak oluşturur. Sanatsal, özgün ya da öykünün özündeki dramatik konunun ortaya
konulmasıgibi belirgin ya da doğrudan olmasıgerekmez. Temanın (çıkışnoktası/önerme) ne
olduğunu iyi anlamak için gözlerinizin önüne tamamen yanmışbir hayat alanıgetirin. Bu
hayat alanınıyangından önce görmüşseniz, oradaki her bir evin kendine özgü görünümü
olduğunu da bilirsiniz. Yangından sonra geride kalan, yalnızca birbirlerine benzer çıplak
temellerdir. Tema da geride kalan bu temellere benzer; birbirlerinden değişik, özgün,
sanatsal ya da ayrımlıdeğil... Bir eserin değerini, konudan önce tema belirler. İzleyicilerin
bir filme duyduklarıilgi, o eserin temasının derinliğine bağlıdır. Somutlaştırılarak filme
dönüştürülecek olay/olguda tema seçimi; olay/olgunun fikrî etkileyiciliği ortaya koyar.
Olayın olumlu ve olumsuz değerlendirilişinin bir anlatımıdır tema.

ÖĞRENME FAALİYETİ–1
AMAÇ

Bu açıklamaların ışığında, şimdi, temanın tanımını yapalım: Bir filmin ilk görüntüsünden son görüntüsüne dek anlatılmak istenen ve son görüntüleri arasında enine boyuna işlenen, geliştirilen, fikrin özünü yaratan, içeriğini oluşturan, bir öyküye bağlı olarak anlatılan ana düşünceye, egemen olan görüşe, iletiye, öğretiye tema (önerme) denilir.
Öykünün teması, öykünün özdeki dramatik yapısını, o konunun çözüme doğru gidişini ve de
çözümün ilgili kişiler için ortaya koyduğu sonucu belirler. Temanın varlığı, öykünün amacını
gerçekleştirme adına gereklidir. Tema kavram ıile ortaya konulan; siyasal, dinî, fikrî ya da
estetik olarak tartışılabilen düşüncelerdir.
Bir filmin içerik yapısıincelendiğinde, tema, dramatik konu ve anlamdan oluştuğu
görülür. Gerçi tema ile konu birbirine bağlı, ama aynışey değildir. Konu ile tema arasında
ayrımlar vardır. Konu resimde, tiyatro oyununda, filmde canlandırılan somut olaydır. Kısaca,
konu, temanın somutlaştırılmasıdır. Toplumsal hayatın ruhî içeriğini yansıtan tema öğesi, bir
eserde içeriğin düzeyini, konu ise sanatsal biçimin düzeyini belirtir. Birbirine karıştırılan bu
iki kavramı, biraz daha irdeleyip aralarındaki ayrımları görelim.
Öykünün dramatik konusu, o öykünün insan gereksinimleri çevresinde dönen
odağıdır. Sevilme... kaderini denetleme... gereksinim duyulma... engelleri aşabilme... hayatın
yaralarınıiyileştirebilme... hayatdaki olaylarıanlama ve onlara anlam yükleme... özlem
duyulan bir biçimde hayata... gereksinimi gibi. Önemli olan öykünün dramatik konuyu
anlamlandırmasıdır. Bir öykünün dramatik konusunu rahatça anlamak istiyorsanız,
görmekten ve işitmekten zevk aldığınız şeyleri düşününüz. Sonra o şeylere bir 'anlam'
veriniz. Aşk... Bilgi edinme... Öç alma... Hiçlikten birisi olmaya giden bir kişi... Kötüyü
yenen iyi... gibi.
Dramatik etki yaratma konusunda, görünür hiçbir amaca hizmet etmeyen, belirgin bir
temadan yoksun bir öykü, tıpkıamaçsız kişilerin boşkonuşmasıgibidir. Bununla birlikte, her
amacıolup ve önlerine karşıtlar çıkan kişilerin eylemleri de dramatik bir öykü olmayabilir.
Belli bir konu çevresinde, gözle görülür bir akışıolmayan öykü amaçsızdır. Hayatın
amaçsızlığınıanlatan bir öykünün de, doyurucu ve ilgi çekici olabilmesi için dramatik bir
odak noktasına gereksinimi vardır. Dramatik bir konuyu belirgin bir biçimde çözüme doğru
götüren ve her şeyin öykü gibi olmasınısağlayan kişilerin eylemleridir. Ama verilmek
istenen gizemli noktanın anlaşılmasıkoşuluyla. Bir öykünün temasınıtanımlamak, o
öykünün kişi, eylem ve amaçlarından söz etmekten başka bir şeydir. Romeo ile Juliet, trajik
olsa da büyük bir aşkın öyküsüdür. Bu öyküde temanın işlevi, olabildiğince dramatik ve
yoğun duyumsamayıortaya koymaktır. İzleyicilere sonu trajik biten bir aşkıyaşatmak için
hareket eder kişilikler.
Olaylar örgüsü, bir filmin gövdesi ise, tema da onun ruhudur. Aynıöykü içine
sıkıştırılan, birden fazla tema çevresinde birbirine arapsaçıgibi dolanan bir sürü hareket,
hem öyküyü anlaşılmaz bir duruma sokar, hem amacın yitmesine, hem de filmin gereğinden
fazla uzamasına sebep olur. Böylece bir öyküde/filmde verilmek istenen gerçek ileti yiter.

1.2. Konu Seçiminde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Senaryo yazımında başarıyıgetirenlerden birisi senaryo tekniğini bilip özveriyle
çalışmaksa, bir diğeri de iyi bir senaryo konusu bulmaktır. Konu seçiminde dikkat edilmesi
gerekenler kısaca şöyle sıralayabiliriz:

 Konu ilgi çekici, dinamik, son derece yalın ve sağlam, belirgin, işlenmeye
elverişli olmalı.
 Yukarıda tanımlanan özelliklerle bir öykü temasının nasıl anlatacağının
belirleme...) Öyküye etken eylem çatısıyla başlamak, öykü anlam yazılacağını
kavramak, öykü anlatımındaki diğer öğelerinde anlaşılmasını sağlar. (Öykünün
akışını dramatik kılacak olayları yaratma, öyküye etken eylem çatısıyla başlamak öykü anlamının çok
önemli bir boyutudur.)

 Sinema, genişbir kitleye yöneldiğinden, anlatılmak istenen şeyin yalın olması
kaçınılmaz bir zorunluluk. Temanın bu özellikleri taşıması, tema seçimiyle
güdülen amacın belirli olması, amacın izleyicilerce kolaylıkla anlaşılmasını
sağlar.

 Gerek öykünün (filmin) anlaşılır; amacının açık, belirli olmasını sağlamak,
gerek filmin bütünlüğünü sağlamak açısından tek bir temanın ele alınması,
bunun üzerinde çalışılmasıyerinde olur. Bunlarısağlamak için de, eldeki
malzeme içinden titiz bir seçim yaparak, önünüze çıkan temalar arasından bir
seçim yapmak zorundasınız.
Tema belirlemenin birden çok yolu vardır.
Nerelerden tema çıkarabilirsiniz?

 Doğallıkla, her şeyden önce kendi hayat deneyimlerinizden,
 Günlük hayat ve günlük deneyimler sırasında karşılaştığınız herhangi bir
olaydan ya da birçok olaylardan,
 Roman, öykü, tiyatro oyunu, şiir ya da gazete haberinden.
 Belli bir çağın modasından,
 Toplum yaşayışındaki her olaydan tema çıkarabilirsiniz.

1.3. Senaryo Oluşturma Kaynakları
1.3.1. Edebiyat Ürünleri
Edebiyat ürünleri eskiden beri sinema ve televizyon filmleri için konu oluşturduğu
kadar senaristlerin de edebiyatla içiçe kişiler arasından çıkmasıbir rastlantıdeğildir. Senaryo
yazarının özellikleri konusunda değinildiği gibi senaristler ülkelerinin ve dünya edebiyatının
ileri gelen yazarlarının eserlerini okumuş, hiç olmazsa bunlara ait birşeyler izlemişolması
zaten bu işin temel şartlarından birisidir. Roman, hikâye, şiir gibi edebiyat ürünleri konu
olarak kendilerine genellikle geçtikleri dönemde olmuş herhangi bir sosyal veya dramatik
olayı seçerler. Seçilen bu konu daha sonra bir sanatçının duyarlılığında işlenerek edebî eser
hâline gelir. Sinema ve televizyon filmlerinin başarısıda zaten bu temeller üzerine
oturtulmuştur. Yani toplum tarafından kabul görmüş edebî eserler nasıl yazılı hâlde ilgi çekip
beğeni ile okunuyorsa bile senaryo olduğunda da aynı başarıyı göstermesi neredeyse
kaçınılmazdır. Bu yüzden senaristler edebî eserleri sık sık ekrana veya beyaz perdeye
uyarlama yoluna giderler.

Edebiyat ürünleri, sinemanın senaryo kaynakları arasındadır.

1.3.2. Tarihi Olaylar
Tarihî olaylar, ülkelerin kaderlerini çizen dönüm noktalarıda sinema ve televizyon
dizileri için çok genişve ilginç bir konu ortamıdır. Hiç bir izleyici düşünemezsiniz ki kendi
Tarihine, geçmişine duyarsız kalsın. Tarihî olayları sinema veya televizyon filmi hâline
getirmenin bir diğer avantajıda olayın geçmişte yaşanmışolmasının getirmişolduğu
durumdur. Çoğu kişi geçmişte yaşanmış bu olay hakkında önceden bir ön bilgiye sahip olup
daha ayrıntılı bilgi edinmek ve perdenin arka yüzünü öğrenmek isteyecektir. Bu da film için
önceden hazır bir izleyici kitlesinin var olmas ıanlamına gelmektedir. Aynı zamanda millî
duygulara ve benliğe seslenebilme özelliğine sahip olması, Tarihî konuların
senaryolaştırılmasındaki bir diğer avantajıdır. Tarihî olaylardan üretilen filmlerin bu kadar
avantajının yanında, tek dezavantajı ise pahalıya malolmalarıdır.

1.3.3. Günlük Hayat ve Tecrübeler
Senaryo yazarının, bir yakınının veya hiç tanımadığı birinin başına gelen ilginç günlük
hayat olayları sinema ve televizyon için her zaman konu
kaynağı olmuşlardır. Çoğumuz günlük yaşantımızın çok sıradan şeyler olduğunu bunların arasından bir
senaryoya konu olacak kadar ilginç şeyler çıkmayacağını düşünürüz. Oysa ki duyarlı bir gözlemle
insanların günlük hayatında yaşadığı sevinçler, acılar, heyecanlar arasından çok ilginç konular çıkartılabilir.
Bir olayın bir senaryo konusu olabilmesi için çok dramatik veya trajik olmasına gerek yoktur. Önemli
olan bu olaylardaki çarpıklıkların veya güzelliklerin sergilenmesidir ki bunlar da genellikle ayrıntıda gizlidir.
Yani günlük yaşantımızın arasına serpiştirilmiş, neredeyse gizlenmişlerdir. Duyarlı bir sanatçıgözü
bunları gizlendikleri yerden çıkartıp senaryo tekniğine göre sergilerse gerçekten ilginç film öyküleri olurlar.
Dikkat edildiği takdirde en başarılı filmlerin hep bu türden birşey anlatanlar arasından çıktığı görülecektir. İnsanın günlük hayatında yaşadığısıkıntılar, açmazlar, iyi sergilendiği takdirde
ilginç bir film konusu oluşturabilir.

1.3.4. Toplumsal Olaylar
Toplumsal olaylardan üretilen filmlerin ilk bakışta belgesel sinemanın ilgi alanına
girdiği düşünülebilir. Oysa ki belgeseller kadar sinema filmleri de konularının önemli
kısmınıtoplumsal olaylar arasından seçerler. Çünkü gerek kendinden önce yaşayan
insanların, gerekse başka toplumların hayatlarında önemli dönüm noktalarıoluşturan
toplumsal olaylar her zaman insanların ilgisini çekmiştir. Bu yüzden konusunu toplumsal
olaylardan alan filmlerin konuya ilgi duyan hazır bir izleyici kitlesi olduğunu söyleyebiliriz.
Konusunu toplumsal olaylardan alan filmlerin senarist açısından bir diğer
avantajı, olayların nasıl sonuçlanacağına yönelik fazla zahmet gerektirmemesidir.
Senaristler zamanlarının ve emeklerinin büyük kısmını, konu bulmakla, karakter
oluşturmakla, olaylar zincirini geliştirmekleve senaryonun nasıl bir sonla
biteceğini düşünmekle harcarlar. Oysa ki toplumsal konulu filmlerde senaristin
bu tür teknik sorunlarla uğraşmasına fazla gerek kalmayacaktır. Çünkü tüm
bu soruların cevabı zaten bellidir.

Resim 1.5: Çökmekte olan ağalık sistemini işleyen
Züğürt Ağa filminden bir sahne.

1.3.5. Diğer Kaynaklar
Günümüz senaryolarının büyük bir kısmıyukarıda sözünü ettiğimiz konulardan
oluşturulurlar. Burada akıllara şöyle bir soru gelebilir, bunların dışında olup da senaryoya
konu olan olaylar yok mudur? Bir bilim adamıveya kaşifin çalışmalarınıkonu alan veya
hiçbir büyük amacıolmadan, sadece izleyenlere hoşça vakit geçirmek amacıyla yazılmış
senaryolardan çekilmişfilmleri hepimiz seyretmişizdir. Sorumuzun da cevabıolan bu
yaklaşımdan sonra konuyu şu şekilde bağlayabiliriz. Her gün yakın çevremizde veya
dünyada yüzlerce ilginç, filme konu olacak olaylar olmaktadır. Bu konu bolluğunda senariste
düşen görev çevresindeki olaylarıve olayların arkasındaki saklıgerçekleri gözleyip, sağlıklı
sebep sonuç ilişkileri kurup bu işiçin zamanı ve eğitimi olmayan kişilerin gözlerinin önüne
sermektir.

1.4. Senaryo Konusu Belirlenirken Göz Önünde Bulundurulması
Gereken Özellikler
Toplumun büyük kısmının ilgisini çekecek, yayın saatlerinde onlarıekran başına
toplayacak bir senaryoya konu bulmak sanıldığıkadar kolay değildir. Bunu başarabilmek
için gerekenlerden belki de en önemlisi senaristin içinde yaşadığıtoplumu çok iyi
tanımasıdır. Dikkat edilirse en başarılı, en çok izlenen diziler içinde yaşanılan toplumdan
kesitlerin sergilendiği dizilerdir. İzlediği programlarda kendinden veya hayallerinden
birşeyler aramak insanların yapısında vardır. Bu yüzden senaristin içinde yaşadığıtoplumu
çok iyi tanımasıgerekir.
Bir diğer önemli gereklilik de sağlıklıve sürekli gözlem yapabilmektir. İlginç diziler,
ilginç olaylarısergilemekle başarılır. Bunun için de çevremizde olup biten ilginçlikleri görüp
onlarısergileyecek kadar iyi bir gözlem gücüne sahip olmamız gerekir. Bu yüzden senaryo
yazarlığıbir meslek değil, sürekli gözlem yapmayıgerektiren bir hayat biçimidir diyebiliriz.
Bunların dışında, bir konu belirlenirken göz önünde bulundurulmasıgereken özellikler
aşağıda sıralanmıştır.

1.4.1. Kitlesellik
Bir televizyon dizisi ne kadar büyük bir izleyici kitlesini ilgilendiriyorsa, izlenme
şansıda o kadar büyüktür diyebiliriz. Az önce de sözünü ettiğimiz gibi, artık günümüz insanı
kendi sorunlarına karşıdaha duyarlıolduğu için, ekranda da kendinden bazışeyler bulduğu
dizilere karşıdaha duyarlıolmaktadır. Dizi kahramanlarıyla özdeşleşerek onların yaşadığı
acıyı, mutluluğu, heyecanıadeta kendi de yaşıyormuşcasına diziyi izlemektedir. Senarist,
bulacağı konusuyla toplumun ne kadar büyük bir kitlesine bu tür duygular yaşatırsa, dizinin
başarışansıo derece yüksek olacaktır.

1.4.2. Popülerlik
Tüm kitle iletişim araç ürünlerinin ortak bir kaygısıvardır ki, o da gündemi takip
etmek. Yani işlenen konu her ne ise haber, şarkı, röportaj vb mutlaka güncel olmalı, o güne
ait izler taşımalı veya bir şekilde gündemle bağdaştırılabilmelidir. Aksi takdirde, toplumun
büyük kısmının ilgisini çekmez, ancak çok kısıtlıbir kesime ulaşır.Kitle iletişim araçlarıiçin
geçerli söz konusu bu durum işlenecek senaryo konularıiçin de aynen geçerlidir. Senarist
sinema filmi veya televizyon dizisi hâline getireceği konunun popüler, yani güncel ve
izleyicinin gündeminde olmasına dikkat etmelidir. Zaten bu, tüm edebî sanat akımlarının
ortak kaygısıdır. Başta edebî sanat eserleri olmak üzere tüm sanat eserleri içinde
bulundukları dönemin güncel sorunlarını dile getirmişler, onları gözler önüne
sermişlerdir.Bir sanat eseri veya senaryo işlediği konu ne kadar güncel, ne kadar popülerse
izlenme şansı, başarışansıo ölçüde yüksek olacaktır. Gündemde olmayan, popülaritesini
yitirmiş bir konu ise ne kadar başarılı bir şekilde işlenirse işlensin başarıyıyakalama şansı
oldukça azdır.
Popülerlik ve güncellik konusunda söylenecek son söz ise, özellikle televizyon
dizilerinde tanık olduğumuz, popüler diye bütün dizilerin aynıkonuyu işleme hatasına
düşülmemesi gereğidir. Bu durumda da izleyici, tüm dizilerde benzer konuların işlenmesiyle,
sanki her kanalda aynıdizi farklıkişilerle işleniyormuşduygusuna kapılacaktır. Bu arada
gündemde olan farklıbir konuyu işleyen senarist ise başarıyıya kalayacaktır.

1.4.3. Özlülük
Özlülük, yani anlamlılık tüm dramatik sahne eserlerinin olmazsa olmazlarının arasında
belki de en başta gelenidir. Bırakın dramatik sahne eserlerini, günlük hayatımızda diğer
insanlarla olan ilişkilerimizde bile taşıdığımız anlamlı, özlü, içten olma kaygısı, bir
televizyon dizisinin beğenilmesine olan katkısıoldukça yüksektir.
Günümüz insanıgünlük hayatında bireysel ve toplumsal bir çok sorunla karşılaşmakta ve
ister istemez bu sorunlar karşısında daha duyarlıve sorumlu olmaktadır. Öte yandan senaryo
yazarlarıizleyicinin bu yönünü dikkate alarak, konu seçiminde insanlara duyarlıoldukları
konularda, anlamlımesajlar veren eserler üretirlerse izlenme şanslarıdaha yüksek olacaktır.

1.4.4. Mantıklılık
Sinema ve televizyon dünyasıbir anlamda gösteri dünyasıolarak kabul edilir.
Sinemada salona, evde televizyonun karşısına oturmuşkişi elbette bu duygunun bilincinde
olacaktır. Yani ekrana veya perdeye gerçek hayatta olmayacağınıbildiği şeyleri görse bile bu
hoşgörü penceresinden bakacaktır olup bitenlere. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında günlük
hayatta pek sık rastlayamayacağımız bir olay, örneğin bir arabanın devrildiğinde patlaması
veya kahramanın tek başına üç beşkişiyi pataklamasıpek de saçma, mantıksız gibi gelmez
izleyiciye. Ancak bu hoşgörü çıtasınıda fazla yükseltmemek, tadında bırakmak gerekir. Aksi
takdirde insanlar tıpkıgünlük hayatta olduğu gibi mantıksız, ölçüsüz olaylar karşısında
kendilerinin aptal yerine konduğunu düşünecekler, mantıksız ve tutarsız bir kişiye yaptıkları
gibi, o tip bir programa ilgi göstermeyip ciddiye almayacaklardır. Bu durumda olayıyeniden
özetleyecek olursak, yazar senaryosunda kişilerarasıilişkilerde, çatışmalarda, diğer bir
deyişle senaryonun her aşamasında kabul edilebilir bir mantıklılık kaygısınıhep yaşayacak,
eserine yansıtacaktır. “Olaya şeker katmak“ diye tabir edilen abartıları ise hoşgörülebilirlilik
çıtasının fazla üstüne taşırmayacaktır.

1.4.5. Görsellik
Televizyon, sinema demek, göze hitap etmek demektir. Burada genel kural şudur
“göstererek, hareketle anlatabiliyorsan, söze başvurma” yani sözlü anlatım ancak görsel
olarak anlatamadığımız zaman veya çok gerektiğinde görsel ifadeyi desteklemek amacıyla
başvurulmalıdır. Bu durumda televizyon ve sinema için görselliğin önemi çok belirgin bir
şekilde ortaya çıkmaktadır. Senaristde başarıl ıbir eser ortaya koymak istiyorsa bu kurala
uymak zorundadır.
Görsellik ilkesinin gerçekleştirilmesi sırasında dikkat edilecek önemli noktalardan
birisi de gereksiz ve hareketsiz sahnelerle izleyicinin ilgisini yitirmesine sebep olmamaktır.
Az önceki sözümüzü tekrarlayacak olursak, televizyon, sinema görsellik demek, ama bir o
kadar da hareket demektir. Günümüz sinemasında hiçbir anlamlı mesajı olmadan, hiç bir
meşhur sanatçı kullanmadan sırf göze hitap eden, görsel efektlerle süslenen bir çok film gişe
rekorları kırmakta, görsel şölen olarak hafızalara kazınmaktadır.

1.4.6. İşitsellik
İşitsellik, görsellik kadar olmasa da bir senaryoda hafızalara kazınacak kadar kalıcı
sahnelerin oluşmasına yol açan unsurlardan birisidir. Televizyon sinema görselliktir,
harekettir dedik, anlatabiliyorsanız hareketle, göstererek anlatınız dedik; ama senaryoda
işitsellik önemsizdir demedik. Ortadan ikiye ayırdığımız senaryo kâğıdının sol tarafı
görüntüye ait ise, sağtarafıda seslere yani işitselliğe hitap edecektir.
Senaryoda işitsellik neredeyse görsellik kadar önemlidir. Çünkü çoğu sahnelerde
yalnızca görüntü, onu destekleyen sesler olmayınca pek birşey ifade edemez. Bunu kendiniz
de deneyerek görebilirsiniz, televizyonda bir filmi izlerken eğer sesini kısarsanız hiçbir şey
anlamayacak, bir zevk alamayacaksınız.

Sinema tarihinin en başarılısenaryoları, dolayısıyla filmleri görselliğin ve işitselliğin
birlikte ustaca kullanıldığ ısahnelerdir. Senaryo yazarları bunu hiç unutmamalıdır ve
senaryolarında akılda kalıcı sahneler olması için iki unsurun birlikte ustaca kullanması bilmelidir.



megep.org adresinden alınmıştır....

Hiç yorum yok: